admin 22.04.2025 - 14:21
6 okunmaUçan Peri Tozu Masalı Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, yeşil vadilerin arasına saklanmış, rengârenk çiçeklerin diyarı olan bir köy varmış. Bu köyde yaşayanlar doğayla iç içe yaşar, çiçeklerle konuşur, kuşların dilini dinlerlermiş. Ama köyün en büyük sırrı, sadece birkaç çocuğun bildiği bir mucizeymiş: Uçan Peri Tozu.
Table of Contents
ToggleBu toz, gece yarısı gökyüzünden yağan yıldızların parçasıymış. Ancak her çocuk onu göremezmiş. Sadece temiz kalpli, yardımsever, yalan söylemeyen çocukların gözlerinde bu tozun ışıltısı belirirmiş. Uçan Peri Tozu’nun dokunduğu kişi bir süreliğine hafifler, yeryüzünün yüklerinden arınır, gönlüyle uçabilirmiş.
Köyde Duru adında bir kız çocuğu yaşarmış. On yaşındaymış, ama yüreği yaşı kadar değil, sevgisi kadar büyükmüş. Annesiyle birlikte yaşar, sabahları kuşlara yem verir, çiçeklere su taşır, yaşlılara selam götürürmüş.
Duru, her gece gökyüzüne bakar, parlayan yıldızlar arasında uçan peri tozunu görmek istermiş. Ama henüz hiç görmemiş. Oysa kalbinden geçen tek dilek şuydu: “Bir gün uçabilsem, önce hasta çocuklara umut götürsem.”
Bir sabah, köyün kuzeyindeki ormana yürüyüşe çıkan Duru, ağaçların arasında kulağına ince bir fısıltı gelmiş.
“Yıldız tozu, gönül gözüyle görülür…”
Kızgınlık değil, merakla aramış sesi. Derken dev bir mantarın üzerinde oturan küçük bir varlık görmüş. Kanatları incecik, yüzü güleç, gözleri tıpkı sabah çiği gibi parlayan bir periymiş bu.
“Ben Rilma,” demiş peri. “Uçan Peri Tozu’nu taşıyanlardanım. Ama biz onu gelişi güzel dağıtmayız. Sadece hak edenlere ulaşır.”
Duru heyecanla yaklaşmış. “Ne yapmalıyım?” diye sormuş.
Rilma gözlerini kısmış. “Üç şart var,” demiş. “Birini sevindir, birini koru, birini affet.”
Uçan Peri Tozu Masalı
Duru, ormandan döndükten sonra ilk neşeli görevi düşünmüş. O sırada aklına köyün en yaşlı kadını olan Zehra Nine gelmiş. Uzun zamandır yalnız yaşıyor, çok konuşmuyor, dışarı bile çıkmıyormuş.
Duru hemen bir plan yapmış. Bahçesinden topladığı çiçeklerle küçük bir taç yapmış, ev yapımı bir kek pişirmiş, eski bir deftere yazdığı şiirleri bir zarfa koymuş.
Kapıyı çaldığında Zehra Nine şaşırmış. “Bana mı geldin?” demiş titrek sesiyle.
Duru gülümsemiş. “Bu sabah sizin gününüz olsun.”
Beraber kek yemişler, şiir okumuşlar, gülmüşler. Zehra Nine en sonunda şöyle demiş: “Bu yaşıma geldim, ilk kez bir çocuk beni bu kadar mutlu etti.”
Duru’nun kalbinde bir sıcaklık hissetmiş. Elini kalbine koyduğunda parmaklarında bir parıltı fark etmiş: incecik, ışıltılı bir toz…
Ertesi gün, Duru okuldan dönerken sokakta oynayan küçük bir köpeğin peşinde koşan birkaç çocuğun ona taş attığını görmüş. Koşarak araya girmiş.
“Yapmayın! O sadece oyun oynuyor, korkuyor!” demiş.
Çocuklar duraksamış. “Biz eğleniyorduk…”
Duru, köpeği kucaklamış, “Sen onun yerinde olsaydın korkmaz mıydın?” diye sormuş.
Çocuklar başlarını eğmiş. Sonra hep birlikte su getirmişler, köpeğe küçük bir kulübe yapmaya karar vermişler. Duru gece kulübeye uğradığında köpeğin gözleri pırıl pırılmış, minnettarlıkla bakıyormuş.
Duru’nun avuçlarında bir kez daha o toz belirivermiş.
Uçan Peri Tozu Masalı
En zor görev ise sonuncusuymuş. Çünkü affetmek her zaman kolay değilmiş.
Duru’nun yakın arkadaşı Melis, bir hafta önce onun en sevdiği defteri izinsiz alıp kaybetmiş. Duru çok üzülmüş ama söylememiş. Kalbinde bir kırgınlıkla geziyormuş.
Melis okul çıkışında yanına gelmiş, başını eğmiş. “Duru, biliyorum sana söylemedim ama o defteri bulamadım. Özür dilerim.”
Duru önce sessiz kalmış. Sonra gözlerini kız arkadaşına çevirmiş. “Ben de seni seviyorum, defteri değil,” demiş.
O an içinden büyük bir yük kalkmış. Sanki yüreği hafiflemiş. Elini cebine attığında, orada parlayan bir toz bulmuş: Uçan Peri Tozu!
Gece olduğunda Duru, Rilma’yı ormanda bulmuş. “Hazırsın,” demiş peri. “Şimdi gözlerini kapa ve dileğini hatırla.”
Duru gözlerini kapatmış. “Hasta çocuklara umut vermek istiyorum,” demiş.
Peri elini uzatmış, tozu Duru’nun başına serpiştirmiş. Duru’nun ayakları yerden kesilmiş, hafifçe göğe doğru süzülmüş.
O gece, rüyasında birçok hastane odasına uğramış. Yastık altında gülümsemeler bırakmış, minik oyuncaklar, renkli hayaller dağıtmış. Sabah uyandığında elinde küçük bir pusula varmış: “Nerede sevgiye ihtiyaç varsa, yol seni oraya götürür.”
Duru artık uçmuyor olabilir, ama yüreği her sabah uyanırken kanatlanıyormuş. Çünkü gerçek uçuş, iyiliğin dokunduğu yerden başlıyormuş.
Gökten üç elma düşmüş: biri affedene, biri koruyana, biri de sevindirmeyi görev bilene…
Benzer İçerikler
Yorum Yapabilirsiniz
Daha Önce Yapılan Yorumlar
Hoşgeldiniz - Tüm Hakları Saklıdır
...