admin 22.04.2025 - 13:16
10 okunmaRüya Tozu Yolculuğu Masalı Bir varmış bir yokmuş, zamanın bile dokunamadığı bir gecede, gökyüzünün en yüksek noktasında parlayan bir dağın tepesinde Rüya Tozu Dağı adında bir yer varmış. Bu dağın zirvesinden her gece yeryüzüne incecik bir toz serpilirmiş. Bu toz, çocukların uykularına düşleri taşır, en derin korkulara umut, en sessiz gecelere hikâyeler getirirmiş. Fakat bu rüya tozlarının asıl kaynağını kimse bilmezmiş. Ta ki küçük bir çocuk, Ayberk, o gece uykusunda bir çağrıyı duyana kadar.
Table of Contents
ToggleAyberk, geceleri sık sık gökyüzünü izleyen, yıldızlara mektuplar yazan, düşleri defterine çizen bir çocukmuş. Bir gece, tam uykuyla uyanıklık arasında bir yerde, kulağına incecik bir ses çalınmış. “Rüya Tozu tükeniyor… Zirveye bir çocuk gerek.” Bu ses öylesine gerçekmiş ki Ayberk bir anda kendini yatağından yükselirken bulmuş. Penceresinden içeri dolan rüzgâr onu yavaşça kaldırmış, göğe doğru taşımış.
Kısa bir süre sonra gökyüzünde süzülmeye başlayan Ayberk, yıldızların arasından geçerek bulutların ötesine ulaşmış. Karşısında duran parıltılı dağ, Rüya Tozu Dağı’ymış. Zirvesi altınla kaplı, etekleri yumuşacık pamuk bulutlarla örtülüymüş.
Ayberk dağın eteklerine vardığında, onu küçük ama parlak gözlü varlıklar karşılamış. Bunlar Rüya Bekçileri’ymiş; her biri bir duygunun temsilcisi: neşe, cesaret, merak ve şefkat. Bekçiler Ayberk’e gülümsemiş. “Zirveye ulaşmak kolay değil,” demiş neşe bekçisi. “Yolculuk boyunca kendi içindeki karanlıkla yüzleşmen gerekecek.”
Ayberk başını sallamış. Korksa da bu yolculuğun önemli olduğunu hissediyormuş. Çünkü eğer rüya tozu tükenirse, dünyadaki çocuklar hayal kurmayı unutabilirmiş.
İlk durak Sessizlik Vadisi’ymiş. Bu vadide konuşmak mümkün değilmiş; sadece düşünceler duyulabilirmiş. Ayberk yürüdükçe kendi iç sesiyle karşılaşmış. Bazen “Yapamazsın,” demiş sesi, bazen de “Dön geri.” Ama kalbinin derinliklerinden gelen bir başka ses daha varmış: “Sen buradasın çünkü inanıyorsun.”
Ayberk ilerledikçe o olumsuz sesler azalmış, düşünceleri berraklaşmış. Vadinin sonunda parlayan bir taş bulmuş. Bekçiler onu alkışlarla karşılamış: “İç sesini dinlemeyi başaranlar, rüya yolunda bir adım öne geçer.”
Ayberk bir sonraki durakta karanlıkla kaplı bir geçide girmiş. Gölgelere benzeyen varlıklar sessizce etrafında dolaşıyor, onun en derin korkularını şekillendiriyormuş. Bir anda okulda tek başına kalmak, sevdiklerini kaybetmek gibi imgeler belirivermiş. Ayberk’in kalbi hızla atmış ama gözlerini kapayıp derin bir nefes almış.
O anda başucunda bir yıldız parlamış. Bu, rüyalarında hep gördüğü küçük bir yıldızmış. “Cesaret, korkunun yokluğu değil; korkarken yürümeye devam etmektir,” demiş yıldız.
Ayberk gözlerini açtığında geçit kaybolmuş, yerine çiçekli bir yol belirmiş. Korkularla yüzleşmiş, bir adım daha ilerlemişti.
Zirveye Giden Son Merdiven
Zirveye çıkan son yolculuk, incecik bir merdivenden oluşuyormuş. Bu merdiven, hayal kurma yeteneğiyle yükseliyormuş. Her adımda Ayberk’in bir düşü, bir hayali şekilleniyormuş. Ayberk bir adım attığında, “Bir gün gökyüzünde yelken açmak istiyorum,” demiş. Bir başka adımda, “Kardeşimle yıldızlar arasında piknik yapmak isterim.” Her dileği merdiveni biraz daha sağlamlaştırmış.
En son basamağa geldiğinde, Ayberk’in ayaklarının altında parlayan bir alan açılmış. Orası Rüya Tozu Kaynağı’ymış. Koca bir göl gibi, içi ışıltılı tozla doluymuş. Ama gölün ortasında solgun bir çatlak varmış. Bekçiler Ayberk’e dönmüş: “Son parıltı senin kalbindeki inançla tamamlanacak.”
Ayberk elini kalbine koymuş ve tüm içtenliğiyle bir dilekte bulunmuş: “Dünyadaki tüm çocukların rüyaları renkli, sıcak ve umut dolu olsun.” O anda gölde büyük bir ışık patlamış, çatlak kaybolmuş ve toz yeniden gökyüzüne doğru yükselmeye başlamış.
Ayberk’in gözleri yaşla dolmuş ama içinde tarifsiz bir huzur varmış. Rüya Bekçileri eğilerek onu selamlamış: “Sen artık bir Rüya Yolcususun. Ne zaman ihtiyaç olursa, yeniden çağrılacaksın.”
Ayberk uyandığında sabah olmuştu. Yastığının kenarında minik bir şişe bulmuş; içinde altın tozu gibi parlayan bir madde varmış. Rüya mıydı, gerçek mi bilinmezdi. Ama o günden sonra Ayberk, her gece uyumadan önce başucundaki şişeye bakar ve gülümsermiş.
Çünkü bilirmiş ki, hayal kurmak sadece rüyaların işi değilmiş. Uyanıkken bile rüyayı içinde taşıyanlar, dünyayı değiştirebilirmiş.
Benzer İçerikler
Yorum Yapabilirsiniz
Daha Önce Yapılan Yorumlar
Hoşgeldiniz - Tüm Hakları Saklıdır
...