admin 22.04.2025 - 09:35
5 okunmaKışın Soğuk Yüzü Masalı Yılın son günüydü. Kar yavaş yavaş yere düşüyor, rüzgâr sokakları bıçak gibi kesiyordu. Sokak lambalarının soluk ışığında titreyen gölgeler yürürken, şehir yeni yıl hazırlığı içindeydi. Camlarda sıcak yemekler, içeriye koşuşturan çocuklar ve neşe dolu kahkahalar vardı. Ama bir köşe, tüm bu ışıltıların dışında kalıyordu.
Table of Contents
ToggleBir evin önünde, duvar dibinde ayakta bekleyen küçük bir kız çocuğu vardı. Üzerinde eski bir elbise, yırtık ayakkabılar ve omzunda bir önlük. Elindeki küçük sepette birkaç kibrit demeti taşıyordu. O gün boyunca tek bir kibrit bile satamamıştı.
Parası olmadığı için eve dönmeye korkuyordu. Çünkü evleri de bir evden çok harabe sayılırdı. Tavan arasındaki odaları buz gibiydi, rüzgâr tahta duvarların arasından girerdi. Babasının öfkesi ise kıştan daha sertti.
Sokaktaki Sessiz Bekleyiş
Küçük kız, kollarını vücuduna sardı. Elleri buz kesmişti. Ayakları donmuş gibiydi. Etrafından geçen insanlar ona neredeyse hiç bakmıyor, herkes kendi sıcak yuvasına ulaşma telaşındaydı.
Kibritleri yere düşürmemeye çalışarak bir duvar dibine çömeldi. “Bir kibrit yaksam… sadece ellerimi ısıtacak kadar,” diye fısıldadı. Parmaklarını birbirine sürterek ilk kibriti yaktı.
Alevin titrek ışığında, sanki önünde bir soba belirdi. Sobanın sıcaklığı yüzüne vurdu, parmakları çözülüyor gibiydi. Ama kibrit söndüğünde soba da kayboldu.
Alevde Beliren Hayaller
İkinci kibriti yaktı. Bu kez önünde zengin bir sofra belirdi. Kızarmış ördek, sıcak çorbalar, tatlılar… Dumanı tüten tabaklar ve gümüş çatal bıçaklar parlıyordu. Küçük kız iştahla bakarken alev söndü, tabaklar gözlerinin önünde silindi.
Üçüncü kibriti yaktı. Bu sefer cam gibi bir pencereden içerideki ağacı gördü. Renkli süslerle donatılmış, altına hediyeler yerleştirilmiş bir yılbaşı ağacı… Gözleri büyüdü, gülümsedi. Ama yine alev sönünce karanlık ve soğuk geri döndü.
“Bir tane daha…” dedi ve dördüncü kibriti yaktı. Bu sefer karşısında ninesini gördü. Ninesi onu çocukken seven, koruyan, masallar anlatan tek kişiydi.
“Nine!” diye seslendi, gözyaşları yanaklarına aktı. Ninesi gülümsedi. “Yanıma gel, tatlı çocuğum,” dedi.
Küçük kız, ninesinin gitmesini istemedi. “Eğer kibrit sönerse, sen de gidersin,” dedi kendi kendine. Hızla cebindeki tüm kibritleri yaktı.
Tüm kibritler yanarken gökyüzü aydınlandı. Kız artık üşümüyor, acıkmıyor, ağlamıyordu. Ninesi elini uzattı, küçük kız elini tuttu. Yavaşça göğe yükseldiler.
O anda bedenini değil, yalnızca ruhunu hissediyordu. Kar, artık tenini yakmıyor, rüzgâr saçlarını savurmuyordu. Yıldızlar parıldıyor, gökyüzü bir anne gibi sarıyordu onu.
Ertesi sabah, ilk ışıklarla birlikte sokaktan geçen insanlar, duvar dibinde oturan küçük kızın bedeniyle karşılaştılar. Elleri göğsünde kavuşturulmuş, yüzünde huzurlu bir tebessüm vardı. Kimse onun neler hayal ettiğini, nasıl bir sıcaklıkla veda ettiğini bilmiyordu.
Görmeyen Gözler, Duymayan Kalpler
Kimse onun adını sormadı. Ne zaman doğduğunu, neyi sevdiğini, nelerden korktuğunu bilen yoktu. Bir kibritçi kız olarak yaşadı ve bir kibritçi kız olarak aramızdan ayrıldı.
Ama bir çocuk, yoldan geçerken annesine sordu: “Anne, bu kız neden uyumuş gibi görünüyor?”
Annesi başını eğdi. “Belki de rüyasında güzel şeyler görüyordur.”
Küçük çocuk durdu, sonra ceketinin cebinden bir kurabiye çıkarıp kıza doğru bıraktı. Ardından elini annesinin eline uzattı. Küçük bir sevgi hareketi, geç kalmış bir farkındalık gibiydi.
Kibritçi Kız’ın hikâyesi, sadece bir çocuğun yoksulluk içindeki son gecesini anlatmaz. Aynı zamanda görülmeyenlerin, duyulmayanların, fark edilmeyenlerin sessiz çığlığıdır.
Onun hayalleri, alev alev yanarken bize bir şey öğretir: Gerçek sıcaklık yalnızca ateşle değil, insan kalbinin şefkatiyle hissedilir.
Ve bazen bir kibrit kadar küçük, ama bir hayat kadar kıymetli bir umut her şeyi değiştirebilir.
Gökten üç elma düşmüş: biri hayal kuran çocuklara, biri fark edilmeyi bekleyen sessizlere, biri de küçük bir alevle dünyayı ısıtmayı isteyen kalplere…
Benzer İçerikler
Yorum Yapabilirsiniz
Daha Önce Yapılan Yorumlar
Hoşgeldiniz - Tüm Hakları Saklıdır
...