admin 22.04.2025 - 10:39
8 okunmaUçan Balık ile Gökkuşağı Macerası Uzak denizlerin kıyısında, dalgaların usulca sahile vurduğu sakin bir koyda, deniz kabuklarının arasında yaşayan sevimli bir balık vardı. Onun adı Lisoydu. Liso diğer balıklardan biraz farklıydı. Çünkü onun kanat gibi yüzgeçleri vardı ve bazen suyun üzerine zıplayarak uçmaya çalışırdı.
Table of Contents
ToggleDiğer balıklar, “Suyun üstünde yaşanmaz Liso, ne gerek var uçamaya?” derlerdi. Ama Liso başını kaldırır, gökyüzüne bakar ve içinden şöyle fısıldardı:
“Gökyüzünü bir kez olsun yakından görmek istiyorum. Belki orada başka renkler, başka sesler vardır.”
Bir sabah yağmur yağmış, ardından gökyüzünde kocaman bir gökkuşağı belirmişti. Liso, suyun üzerine zıplayıp gökkuşağını gördü. Renkler o kadar parlak ve güzeldi ki kalbi heyecanla doldu.
“İşte bu! İşte gitmek istediğim yer burası!” dedi.
Ama gökkuşağı yüksekteydi, denizin çok üzerindeydi. Liso tekrar zıpladı, daha da yükseğe. Ama her seferinde suya geri düştü.
“Yapamam galiba,” diye düşündü. Ama tam o sırada dalgaların üzerinden bir ses geldi:
“Tek başına deneme, birlikte deneyelim!”
Sesin sahibi, beyaz tüyleri parlayan genç bir martıydı. Adı Lilaydı. Lila, Liso’nun azmini görmüştü ve onunla dost olmak istemişti.
“Ben gökyüzünü tanırım,” dedi Lila. “Sana gökkuşağına giden yolu gösterebilirim.”
Liso’nun gözleri parladı. “Gerçekten yardım eder misin?” diye sordu. Lila başını salladı.
“Sen de bana denizin altını göster. Biz birbirimizin gözleri olabiliriz.”
Böylece Lila ile Liso, gökyüzü ile denizin dostluğu olmuştu.
İlk Uçuş
Ertesi sabah Lila denizin kıyısına indi. Liso küçük sırt çantasına birkaç deniz kabuğu, minik bir mercan parçası ve en sevdiği yosun oyuncağını koydu.
“Hazırım,” dedi. Lila gagasını uzattı, Liso dikkatlice onun sırtına yerleşti.
Martı Lila, kanatlarını çırptı ve ikisi birlikte gökyüzüne doğru yükseldi. Liso ilk kez suyun üstünde bu kadar uzun kaldı. Rüzgâr yüzüne çarpıyor, bulutlar etrafından geçiyordu.
“Vay… ne kadar büyük dünya,” dedi hayranlıkla.
Aşağıda deniz artık mavi bir çizgi gibiydi. Yukarıda ise gökkuşağı göz alıcıydı.
Lila ve Liso, gökkuşağının en parlak kısmına ulaştıklarında renklerin arasından geçen bir ışık yolu belirdi.
“Burası… rüya gibi,” dedi Liso.
“Bu, Gökkuşağı Kapısı,” dedi Lila. “Sadece kalbinde hayal taşıyanlar geçebilir.”
Işık yolu onları içine aldı. Sarıdan maviye, maviden mora savruldular. Her renkte bir melodinin sesi vardı. Sarıda kahkahalar, yeşilde rüzgâr, kırmızıda kalp atışları…
Liso gözlerini kapattı. Gökkuşağı artık sadece renk değil, bir his olmuştu.
Bulutların Ülkesi
Yolculuk bittiğinde kendilerini yumuşacık bulutlardan yapılmış bir yerde buldular. Burada gökyüzü çocukları vardı. Renkli saçlı, hafif kanatlı minik varlıklar.
“Hoş geldiniz,” dediler. “Gökkuşağının dostlarını hep bekleriz.”
Liso merakla etrafa bakındı. Herkes neşeyle oynuyor, uçuyor, gülümsüyordu. Lila bir bulutun üstüne indi.
“Artık sen de gökyüzünün bir parçasısın,” dedi.
Liso gözlerini göğe kaldırdı. Artık uçmak sadece bir hayal değil, bir anıydı.
Dönüş Zamanı
Gün batarken Lila, Liso’yu tekrar sırtına aldı.
“Her maceranın sonunda eve dönmek gerekir,” dedi.
“Dönüş, yeniden hayal kurabilmek içindir.”
Gökyüzünden aşağıya, yavaşça denize indiler. Liso’nun evine geldiklerinde dalgalar usulca kıyıya vuruyordu. Liso dostuna sarıldı.
“Gökyüzünü bana açtığın için teşekkür ederim,” dedi.
Lila da gülümsedi: “Sen de bana denizin hayalini verdin.”
O gece Liso kabarcıkların arasında kendi yuvasına kıvrıldı. Gözleri yavaşça kapanırken kalbinde bir sıcaklık hissetti. Gökkuşağı hâlâ aklındaydı. Renkleri, sesi, ışığı…
Gözlerini kapatmadan önce mırıldandı:
“Rüyada yine uçacağım. Belki bu kez yıldızlara…”
Ve o gece, gökyüzünde küçük bir balık ve bir martı, birlikte bir buluttan diğerine zıpladılar. Çünkü hayaller, bir kez kurulduğunda hep yeniden doğar.
Benzer İçerikler
Yorum Yapabilirsiniz
Daha Önce Yapılan Yorumlar
Hoşgeldiniz - Tüm Hakları Saklıdır
...